Bize Gönderin

Bize Gönderin;
Sevgili okur, eğer sen de bizimle yazdıklarını paylaşmak istersen, yazını önümüzdeki ayın 7'sine kadar -bokgibi1blog@gmail.com - mail adresine gönderebilirsin.
" Haydi dök bize kuruntularını... "

12 Mayıs 2017 Cuma

Tanrı Zar Atmaz - Aylak Bir Adam

Herkesin bir geliş nedeni vardır yeryüzüne. Kimimiz doğuştan şanslıdır, kimimiz daha doğmadan kaybetmiştir. Herkes bir gün toprak olacaktır en nihayetinde. Hiçbir şey yapmasak bile doğaya can verecek bedenlerimiz. Tanrı zar atmaz. Herkesin bir geliş nedeni var…

Profesyonel Borçlu [1. Bölüm] - Ahmet Akdemir

Gregor Hamza, bir sabah uyandığında üzerinde büyük bir ağırlık hissetti. Etrafına şöyle bir bakındıktan sonra boğazına kadar borç içinde olduğunu fark etti. Sonun da Allah belasını vermişti. Sağ tarafındaki saate doğru kafasını çevirmek istedi fakat bu neredeyse imkansızdı çünkü borç aldığı kişilerin ahı boynunu tutuyordu. Gözleriyle odayı tararken saatin aynadaki yansımasını gördü. Saat 08:00’e yaklaşıyordu. Acilen hazırlanıp işe gitmesi gerekiyordu. Henüz özelleştirilmemiş bir devlet kurumunda Bilgi İşlem Sorumlusu olarak çalışan Gregor Hamza bu işten elde ettiği maaşı horoz dövüşlerinde kaybettiği için ayın geri kalan günlerini geçirebilmek amacıyla muhtelif insanlardan irili-ufaklı, çoğu zaman irili, borçlar alıyordu.
Yataktan destek alarak doğrulmak istedi fakat ince bacakları bu yükün altında ezilircesine titremeye benzer bir takım aksiyonlar içine girdi. Tüm dirayetini toplayıp ayağa kalkan Gregor Hamza aynaya bakıp birbirine girmiş ve yağlanmış griye çalan siyah saçlarını el yordamıyla düzenledi. Yağlanan ellerini pijamasına sildi. Gregor kirin aktarımı konusunda oldukça tecrübeli bir insandı çünkü 35 yaşında olmasına rağmen henüz evlenmemişti. Dolayısıyla evini çekip çeviren kimse yoktu. Zaten yakında evi de olmayabilirdi çünkü kirayı günü geçeli 14 gün olmasına rağmen ödememişti. Aslında borç isteyebileceği birkaç kişi olsa yeni bir döngü kurup borç ödeme günlerinin süresini uzatabilirdi. Tüm bu düşüncelerden rüyadan uyanır gibi olduğu yerde titreyerek bir anda kurtuldu. Omuzları, sırtı, boynu sayılabilecek bütün vücut bölgeleri borç ile doluydu. Bütün bunlara rağmen üzerine kıyafetlerini geçirdi, kapı önündeki ayakkabılarını giyip kapıyı 2 defa kilitleyip aşağıya doğru yürümeye başladı. Üçüncü katta oturan Gregor Hamza her bir kat geçişinde daha sessiz olmaya çalışıyordu zira her kat bir borç durağı niteliğinde idi. Karşı komşusuna yakalanmadan ağır adımlarla ikinci kata inmeye çalışırken bir çıtırtı duydu hemen köşeye saklanmak istedi. Bu sırada sesin geldiği yöne baktığında yerde gözlerinden bir şey istediği apaçık ortada olan sokak kedisini fark etti. Kedi dün mamasının bir kısmını alan Gregor Hamza’ya imalı imalı bakıyor, borcunu almadan hiçbir yere gitmemek için yemin eder gibi sesler çıkarıyordu. Belki de sadece miyavlıyordu ama yine de bu tür anlamlar çıkarmak hiçte zor değildi. Elini cebine atan Gregor dünden kalan biraz köpek mamasını kediye uzatıp hızla aşağıya indi 2. Kata geldiğinde kapıyı aniden açan Necati amca ile burun buruna geldi. Burun buruna gelmişken konuya giren Necati amca;

Doğunun En Güzel Annesi - Osman Erdal

Gece sabaha eriyor
İmam hazretleri
Bir bir adımlıyor günün taşlarını
Yorgunluk sivri külah başımda
Sarayımda demleniyorum
42 yaşında
Yanık kokuları geliyor burnuma
Bombalar çocuk bedenlere ilişiyor
Koynumda doğunun en güzel kızı
Vakit her sabah kış
Her öğlen bahar
Koynumda memleketim uyuyor
Koynumda kış
Koynumda bahar
Doğuya bombalar yağıyor
İklimimize duman
Gece koynumda koca bir ay

11 Mayıs 2017 Perşembe

Tekerlekli Benzin [1. Bölüm] -Delikadir-


~1. Bölüm~


Derin Düşünür valizleri dolaplara yerleştirmek için yatak odasına giderken Ünlü Düşünür de ev eşyalarının son düzenlemelerini yapıyordu. Kolombiya Kravatı Canavarı olayının üzerinden aylar geçmişti ki mimarlık şirketinde çalışan Bayan Düşünür’e patronundan bir iş teklifi geldi. Kütahya’da ihalesini aldıkları bir projenin başına Bayan Düşünür’ü geçirmek istemişlerdi, yaklaşık 2-3 yıl sürecek bu proje için Bayan Düşünür’ün orada kalması gerektiğinden Bay Düşünür de Ankara Emniyet Müdürlüğü’nden Kütahya’ya tahin istedi. Kütahya daha sakin bir yer olacağını düşünüp hem biraz dinlenir rahatlarım diye düşünüyordu. Böylelikle kısa sürede toparlanan Düşünür çifti eşyalarını önceden gönderip kendileri de işlerini hallettikten sonra Kütahya’da ki yeni evlerine yerleşip yeni hayatlarına başladılar.
Bir sonbahar sabahında işe gitmek için ikisi de erken uyandı. Bay Düşünür banyoda tıraş olurken mutfaktan çok güzel kokular geliyordu. Tıraşını olduktan sonra kıyafetlerini giyip mutfağa gittiğinde hayatını adadığı kadın ona çok güzel bir kahvaltı hazırlamıştı. Dışarıdan gelen yağmur sesi eşliğinde Bay Düşünür:
-Günaydın gözlerimin parıltısı. Ne güzel söylemiş Ahmet Oktay “Ne çıkar paramız yoksa eğer, şarabımız bitince yağmura çıkarız, kim güzelleşmiyor sevişince.”
Onu hayranlıkla seyreden Bayan Düşünür yavaş adımlarla yaklaştı ve alt dudağına bir buse kondurup:
-Günaydın hayatıma düşen en güzel yağmur damlası.
İkisi birlikte masaya oturup kahvaltılarını yaparken Bayan Düşünür:
-3 ay oldu alışabildin mi yeni iş yerine, iş arkadaşlarına?
-Şimdiye kadar düşündüğüm gibi geçiyor. Sakin ve olaysız. Aslında ilk geldiğimde yardımcım olan kadın Nagehan buraların aslında öyle sakin olmadığını söylemişti ama hala bir cinayet sesi çıkmadı.
-Güzel güzel. Sen de dinlenmiş olursun bu sırada işte. Çayın bitmiş doldurmamı ister misin?
-Olur, sevinirim. Senin nasıl gidiyor işlerin, projenin durumu ne halde?
Bayan Düşünür hem eşinin hem de kendi bardaklarına çay koyarken:
-Birkaç pürüz oluyor ama hallediyoruz. Bir sıkıntı çıkacağını sanmıyorum. Şirkette bir kadın var söylemiştim daha önce, kesinlikle bir dahi. Bilgisayar konusunda bütün işlerimizi hallediyor. Muhteşem bir kod bilgisi var ve yeni mezun olmuş, arkadaşıyla kalıyorlarmış. Çok sevdim. Çok tatlı çok cana yakın bir kadın.
-Hatırladım. Leyla’ydı demi adı. Bu dönemde her şey bilgisayarda oluyor zaten, muhteşem bir şey onun için. Öğrenci sayılırlar bir gün akşam yemeğe davet etsene onları.
-Bende onu düşünüyordum. Bir yandan da aklıma şu konu takılıyor, eğer çocuğumuz olsaydı oda bu yaşlarda olacaktı acaba o ne okuyacaktı? Ne iş yapacaktı?
Çaylarından son yudumları alırken ikisi de buruk bir şekilde evden çıktılar. Bay Düşünür eşini bıraktıktan sonra Vezir’in teybinin sesini biraz açtı. Hiç olmayan çocuğunu veya çocuklarını düşünürken bir yandan Ahmet Aslan’dan ~Geberiyorum~ şarkısına eşlik ediyordu.
Büroya geldiğinde Nagehan masasında oturmuş bekliyordu. Nagehan Bilir orta boylu, zayıf, dalgalı saçlarını her gün farklı şekilde yapan, boş vakitlerinde sürekli kitap okuyan, polislik yaparken aklı yönetmenlikte olan bir kadındı. Bartın’ın Amasra ilçesinde doğup büyümüş ve sürekli Barış Akarsu şarkıları dinlerdi ve en büyük özelliği soyadında olduğu gibi çoğu şeyi bilirdi. Çok okurdu, çok araştırırdı ve her konuda fikri olurdu.
-Günaydın Amasra sahilinin dalgasını saçlarında taşıyan çok sevgili yardımcım.
Bay Düşünür yine her sabah olduğu gibi yardımcısının yüzünü güldürdü.
-Günaydın amirim. Bugün nasılsınız?
-İyiyim teşekkür ederim. Belki kahvaltı yapmamışsındır diye gelirken iki tane poğaça aldım sana.
-Çok düşüncelisiniz. Gerçekten bugün kahvaltı yapamamıştım, çok mutlu oldum. Çay ister misiniz peki amirim?
-Olur, açık bir çay getirirsen sevinirim.
Bütün gün böyle sohbet ederek ve fikir alışverişi içerisinde geçti. Arada bir anons geliyordu ama genelde cinayet vakası olmadığı için pek işle uğraşmıyorlardı. Akşam olduğunda bürodan ayrılırken eşini aradı onu iş yerinden almak için ama Bayan Düşünür akşam misafirleri olduğunu ve bu yüzden erken çıkıp eve geldiğini söyledi.

Eyvah -Fertility Hollis- [Takipçilerimizin Kuruntuları]

38,39,40,41,42… karoları saymaya devam ettikçe kafasında dönüp duran rahatsız edici sesleri, susturabildiğini fark etti. Sayma işlemi biter bitmez karoların birbiriyle olan uyumuna bakacak, resmi eksik kılan yarım kalmış parçaların sayısıyla ilgilenecekti. Dedesi gerçekten haklıydı:” İnsanın canının sıkılması yalnızca aptallığından”dı.
“Dıııt!!”                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                Ses, artık kalkması gerektiğini can sıkıntısına çare bulmaktan daha başka işlerinin olduğunu söylüyordu. Zihninin “Beyaz” diye haykırdığı ama ona göre renginin beyazdan çok griye yaklaştığı o kapıya yöneldi. Usulca attı elini kapıya, adımı da aynı şekilde karşılık verdi o usulluğa. Kapının arkası o usulluğa denk gelmese de olurdu aslında. Bir çift el koşulsuz şartsız vücudunu ele geçiren ve boyun eğip uygulamasını sağlayan bir hareket yaptı. Hareketin başarılı olduğu kararına, işaret edilen sandalyeye oturduğunu fark ettiği anda vardı. Önündeki adam konuştu, konuştu… Önce büyük bir istekle kulak verdi ona. Adam az önce eliyle tek bir hamlede yaptığı büyüyü bu kez mırıldanıyordu. Zihniyle kahkahalar atarken o sözlere, bedeniyle neden bu kadar amadeydi anlamadı. Adam konuştu, konuştu ve yine konuştu... Adam içinden “4 Gözlü Canavar” diye bir şiir yazdı, ama şiiri okumadı.