Saate baktığında 08.27’yi gösteriyordu. Yola yeni
çıkmışlardı. Beha arabayı sürerken Ada arka tarafta sabah kahvelerini
hazırlıyordu. Her gün sabah yaptıkları gibi bugün de yola çıktıklarında baş
başa içeceklerdi. Arabaları yeşil renkte Volkswagen T2 -halk dilinde köfteci
arabası- modelinde, arka tarafını karavan gibi yaptırdıkları, yatak ve ufak bir
mutfak bulunan cinsten bir arabaydı. Ada suyu ısıtmış ve iki kupa filtre
kahveyi hazırlarken hayatını adadığı adama cevabını bildiği bir soruyu
seslendi: “Yolculuk nereyedir kaptan?”
Yüzünde hafif tebessümle aynadan arkaya baktı Beha:
“Bilmekten öte hissedilerek gidilen bir yere.”
Ada bu cevabı alacağını biliyordu çünkü Beha’nın son
zamanlarda okuduğu Hakan Günday’ın AZ kitabından çok beğendiği ve çok etkilendiği
bir sözdü. Son zamanlarda fazlasıyla duymuştu bu sözü. Ada kahveleri alıp, iki
koltuğun arasından geçip yerine oturdu. Terliklerini çıkaran Ada, ayaklarını
camdan dışarı uzattı ve kahvesini yudumladı. Beha ise onun bu hallerini çok
severdi, güneş gözlüğünün üstünden ona bakarak tekrar gülümsedi. Kendilerini
kahveyle birlikte arabanın içinde duyulan AnnenMayKantereit’inPocahontas
şarkısına bıraktılar ve güzel bir yolculuk başladı.
Evleneli 4 yıl olmuştu. Ada üniversiteyi bitirdikten sonra
yerel bir gazetede çalışmaya başlamıştı. Beha ise bir firmada mühendislik
yapıyordu. İkisinin de hep hayal ettiği gibi bir evlilikleri vardı. Hafta içi
çalışıyorlardı ama hafta sonu olduğunda genellikle cumartesi sabah arabalarına
atlayıp bildikleri bir yere kamp yapmaya giderlerdi. Birbirlerinin ruhlarını
görebiliyor, çok iyi anlaşabiliyorlardı.
İkisi de çalıştıkları yerden yıllık izinlerini aynı tarihe
ayarlamış, 4 Temmuz’da yola çıkacaklardı. Her yaz yaptıkları gibi arabaya
atlayıp bilmedikleri, sadece hissettikleri yolda gidiyorlardı. Geçen sene
Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ni keşfe çıkançift, bu sene ise Ege Bölgesi’ni
seçmişlerdi. Asla otelde tatil yapmazlardı. Onlara göre tatil; otelde ki
verilen avantajları kullanmak için diğer müşterilerle yarış içerisine girmektense
diledikleri gibi yaşayarak, doğayı hissederek, insanlar tanıyarak ve arabayla
gezerek yapmaktı. Karavan gibi kullandıkları arabayla çok güzel anıları
olmuştu. Evliliklerinin ilk çılgın sevişmelerinden tutun yıl dönümü
kutlamalarını burada yaşamışlardı. O araba onlar için taşınabilir bir dünyaydı.