Bize Gönderin

Bize Gönderin;
Sevgili okur, eğer sen de bizimle yazdıklarını paylaşmak istersen, yazını önümüzdeki ayın 7'sine kadar -bokgibi1blog@gmail.com - mail adresine gönderebilirsin.
" Haydi dök bize kuruntularını... "

31 Ocak 2018 Çarşamba

Kafe -Kısa Film Köşemiz-


Bu haftaki kısa filmimiz, 2010 yılında "Atom Film" tarafından yapılan, yönetmenliğini Tufan Şimşekcan'ın yaptığı, Şevval Sam, Ruhi Sarı ve Natali Yares'in oynadığı ve birçok festivale katılan - Kafe - filmidir.




İzlerken Kısa Film tadını sonuna kadar alabileceğiniz, başarılı ve etkileyici bir film.







 İyi seyirler Sayın Okur...


17 Ocak 2018 Çarşamba

Uyumak İçin Hayal Kurmak ve Hayal Kurmak İçin Uyumak -Delikadir-

Hayal’in kelime anlamı Türkçe sözlüklerde karşımıza, “Zihinde tasarlanan, canlandırılan ve gerçekleşmesi özlenen şey, düş, imge” diye çıkar. Hayal kurmak; dünyada ücret ödemeden yapabileceğimiz, kimseye hesap vermeden ve kolayca gerçekleştirebileceğimiz nadir eylemlerden birisidir.

Belki de insanın kendini en özgür hissettiği zamanlar diyebiliriz. İnsan kendisiyle baş başa kaldığı zamanlarda aklının sınırlarını zorlayarak mutlu olacağı şeyler düşünür. Koskocaman dünyada; kendini bir şeylerden bağımsız, kısıtlanmamış fikirler eşliğinde özgürlük ülkesinde yaşıyormuş gibi hisseder. Bütün bu özgürlük kavramlarına aç olduğu için önce hayal kapısına ulaşır ve daha sonra her fırsatta hayal kurma eylemine başvurur.

7 Ocak 2018 Pazar

Güzel Günleri Görememek -Delikadir-

-Parayı Bir Din Sayanlar.

Gözüm hep dikiz aynasındaydı. Boş koltuk dolsa da gitsek diye bekliyordum. Allahtan oğlan liseden sonra okumak istemedi de otobüsümüzde muavinlik yapıyor. Birkaç ev ve bir otobüs sahibiyim diye hem şoföre hem muavine para kaptıracak değildim ya. Hem önümüzdeki yaz giriş kattaki daire satılacakmış. Onu da almalıyım. O yüzden para kazanmamız lazım. Evet! Son yolcu da geldi. Otobüsün müdavim yolcusu, Umran. Çaprazımızdaki binada oturur, her sabah aynı saate otobüse biner işe gider. Ağzında sakızıyla gülerek selam verdi, “Günaydın Talat abi. Kolay gelsin” dedi. “Günaydın kızım. Sana da iyi yolculuklar. Bak kaç kişiyi senin için beklettim” diye kandırarak karşılık verdim.
Galiba haftanın son günü olduğu için yollar sakin ve yolcu da pek yok. O yüzden yavaş yavaş gidiyorum. Giriş kattaki evi almam lazım. Normalde 520 otobüsü iyi iş yapardı. Güzel para kazanırdık. Harikalar Diyarı durağına kadar dört yolcu alabildik. Bu arada arkadan yüksek sesli konuşan birisi duyuluyordu ama hiç şüphe etmeden Umran olduğunu anladım. Hemen oğlana seslendim, “Oğlum şu Umran ablana bir ses et. Yolcular rahatsız olacak.” Oğlan bir şeyler diyordu, kaş göz işareti falan yaptı da sonunda kapattı telefonu. Bir anda oğlan kalkıp yanıma geldi, “Baba, alt komşu kirayı yine vermedi de mi?” İşler zaten kötü gidiyordu bide oğlan aklıma bir kurt daha düşürdü. “Yok oğlum. Adama ulaşamıyorum ki. Anan dedi, karısı terk edip gitmiş. Hayır kadın da haklı. Sen işten neden çıkarsın ki? İşten çıktı eve köye girmez oldu. Artık hangi pavyonda hangi kahvede takılıyorsa... Kaç gündür geceleri camda bekliyorum gelen giden yok.” Benim oğlan da baya sinirlenmişti, “Baba izin ver bulayım döveyim adamı. Arkadaşlarla gider buluruz. Bir güzel döveyim aklı başına gelsin.” Oğlumun böyle, babasının parasını düşünmesi beni mutlu etti tabii. “Oğlum adamı dövsek ne işe yarayacak. Bize kira lazım. Para lazım. Zaten daha fazla gelmezse polis çağırıp eşyalarını sokağa atacağım. O eve başka kiracı bulurum. Hadi sen geç yerine bak durakta yolcu var. Binen olur şimdi.” Bir anda duracak ışığı da yandı. Hem ön hem arka kapıyı açtım. Aynadan kontrol ediyordum. Arka kapıdan bir kişi indi. Bir anda gözüme Umran takıldı. Kulağında telefon yine bağıra bağıra konuşarak ön kapıdan iniyordu. Otobüse binecek yolcular biraz söylendiler. Hatta ilk binen, takım elbiseli elinde çantası olan bıyıklarını yukarı burmuş gençten bir oğlan, baya bir şey söyledi ama anlamadım. Umran adına ben özür diledim binen yolculardan. Bu Umran da iyi, hoş bir kız ama biraz hödük. Galiba bu yüzden evde kalmıştı. Kim evlenirdi ki böyle bir kızla. Neyse Umran çok da umurumda değildi. Kiracıyı ne yapacağım ben? Paramı nasıl alacağım? Sarhoş herif nerede sızdıysa eve de gelmiyor kaç gündür. Karısıyla çocuğuna yazık, sonunda kaçıp kurtuldular. Allahtan diğer kiracılar böyle değildi de onlar zamanında veriyorlardı kiralarını. Otobüs de baya para getiriyordu. Binada kalan son iki daireyi de almalıyım. Bütün bina benim olmalıydı. Yoksa rahat uyku bana haram.
Bu hayatta hep çok çalıştım. Kazandıklarımın hepsi bileğimin hakkıyla. Babamdan sadece bir tane ev kaldı bana, o da şimdi oturduğumuz ev. Ha bir de otobüs var işte. Ama zamanında çok ucuza almış. Sonralarda para etti. Gerisini çalışarak aldım. Hep mantıklı davrandım. Tek çocuk yaptım. Masrafı yok derdi yok. Hem otobüste çalışıyor, paramız bizde kalıyor. Paramızı da kolluyor, çarçur etmiyor. Yenimahalle köprüsünü geçiyoruz, ayakta üç yolcu var. Yine de iyidir. Dikiz aynasından oğlana bakarak, “La oğlum, unutturma bu akşam kar lastiklerini taktıralım. Polis görecek de ceza yazacak diye çok korkuyorum” dedim. “Tamam baba. Hatırlatırım.” Kış mevsimini sevmiyordum. Özellikle Ocak Ayını. Otobüs sürekli masraf çıkarıyor.
Oofff ulan oofff! Birisi kirayı getirmez, birisi sürekli masraf çıkartır. Bitmiyordu derdim tasam.


-Beyaz Atlı Prense İnananlar.

Dolabımın karşısında yaklaşık yarım saat vakit harcadığımı anlayınca otobüsü kaçıracağımı, daha doğrusu işe geç kalacağımı hatırladım. Hemen kırmızı, çiçekli elbisemi aldım dolaptan. Hızlı bir şekilde giyinip hazırlandım. Kıyafet seçimimi gece yatmadan yapsam belki daha fazla uyuma ihtimalim olurdu. Ama geceden sabaha kadar fikrim değişiyordu, o yüzden onu da yapamazdım. Aynayla fazlasıyla konuştum. Artık gitme zamanı. İnşallah Talat abi vardır, otobüs dolana kadar bekliyor hiç değilse. Ahh, acaba dünkü yakışıklı adam yine otobüse biner mi? O da kesin benden etkilendi. Gencecik, dünyalar güzeli kızım. Hem işim de var. Tam evlenilecek kızım işte. Benden iyisini mi bulacak? Aha da Talat abi. Vallahi dualarım kabul oldu. Otobüse yetiştim. İnşallah diğer duam da kabul olur. Şu naneli sakızı çiğneyeyim de ağzım falan kokmasın sonra. “Günaydın Talat abi kolay gelsin” dedim.  O da bana gülerek, “Günaydın kızım. Sana da iyi yolculuklar. Bak kaç kişiyi senin için beklettim.” Sanki bilmiyorum seni, cimri herif. Tüm mahalle biliyor ne kadar paragöz olduğunu. “Gencay, şuradan bir tam alsana ablacığım.” Bu çocuğa da abla demek zorundayım çünkü bazen sapık sapık baktığını hissediyorum. “Tamam Ümran abla. Al paranın üstünü” dedi. “Ümran değil ablacım. Umran. U ile yazılıyor. Sabah sabah sinir etme insanı.” Gülerek, “Tamam be Umran abla. Hemen de kızıyorsun” dedi. Bu sapık genç ile daha fazla muhatap olmadan kalan boş koltuğa oturdum.