Gregor Hamza, bir sabah
uyandığında üzerinde büyük bir ağırlık hissetti. Etrafına şöyle bir bakındıktan
sonra boğazına kadar borç içinde olduğunu fark etti. Sonun da Allah belasını
vermişti. Sağ tarafındaki saate doğru kafasını çevirmek istedi fakat bu neredeyse
imkansızdı çünkü borç aldığı kişilerin ahı boynunu tutuyordu. Gözleriyle odayı
tararken saatin aynadaki yansımasını gördü. Saat 08:00’e yaklaşıyordu. Acilen
hazırlanıp işe gitmesi gerekiyordu. Henüz özelleştirilmemiş bir devlet
kurumunda Bilgi İşlem Sorumlusu olarak çalışan Gregor Hamza bu işten elde
ettiği maaşı horoz dövüşlerinde kaybettiği için ayın geri kalan günlerini
geçirebilmek amacıyla muhtelif insanlardan irili-ufaklı, çoğu zaman irili,
borçlar alıyordu.
Yataktan destek alarak doğrulmak istedi fakat ince bacakları bu yükün altında ezilircesine titremeye benzer bir takım aksiyonlar içine girdi. Tüm dirayetini toplayıp ayağa kalkan Gregor Hamza aynaya bakıp birbirine girmiş ve yağlanmış griye çalan siyah saçlarını el yordamıyla düzenledi. Yağlanan ellerini pijamasına sildi. Gregor kirin aktarımı konusunda oldukça tecrübeli bir insandı çünkü 35 yaşında olmasına rağmen henüz evlenmemişti. Dolayısıyla evini çekip çeviren kimse yoktu. Zaten yakında evi de olmayabilirdi çünkü kirayı günü geçeli 14 gün olmasına rağmen ödememişti. Aslında borç isteyebileceği birkaç kişi olsa yeni bir döngü kurup borç ödeme günlerinin süresini uzatabilirdi. Tüm bu düşüncelerden rüyadan uyanır gibi olduğu yerde titreyerek bir anda kurtuldu. Omuzları, sırtı, boynu sayılabilecek bütün vücut bölgeleri borç ile doluydu. Bütün bunlara rağmen üzerine kıyafetlerini geçirdi, kapı önündeki ayakkabılarını giyip kapıyı 2 defa kilitleyip aşağıya doğru yürümeye başladı. Üçüncü katta oturan Gregor Hamza her bir kat geçişinde daha sessiz olmaya çalışıyordu zira her kat bir borç durağı niteliğinde idi. Karşı komşusuna yakalanmadan ağır adımlarla ikinci kata inmeye çalışırken bir çıtırtı duydu hemen köşeye saklanmak istedi. Bu sırada sesin geldiği yöne baktığında yerde gözlerinden bir şey istediği apaçık ortada olan sokak kedisini fark etti. Kedi dün mamasının bir kısmını alan Gregor Hamza’ya imalı imalı bakıyor, borcunu almadan hiçbir yere gitmemek için yemin eder gibi sesler çıkarıyordu. Belki de sadece miyavlıyordu ama yine de bu tür anlamlar çıkarmak hiçte zor değildi. Elini cebine atan Gregor dünden kalan biraz köpek mamasını kediye uzatıp hızla aşağıya indi 2. Kata geldiğinde kapıyı aniden açan Necati amca ile burun buruna geldi. Burun buruna gelmişken konuya giren Necati amca;
Yataktan destek alarak doğrulmak istedi fakat ince bacakları bu yükün altında ezilircesine titremeye benzer bir takım aksiyonlar içine girdi. Tüm dirayetini toplayıp ayağa kalkan Gregor Hamza aynaya bakıp birbirine girmiş ve yağlanmış griye çalan siyah saçlarını el yordamıyla düzenledi. Yağlanan ellerini pijamasına sildi. Gregor kirin aktarımı konusunda oldukça tecrübeli bir insandı çünkü 35 yaşında olmasına rağmen henüz evlenmemişti. Dolayısıyla evini çekip çeviren kimse yoktu. Zaten yakında evi de olmayabilirdi çünkü kirayı günü geçeli 14 gün olmasına rağmen ödememişti. Aslında borç isteyebileceği birkaç kişi olsa yeni bir döngü kurup borç ödeme günlerinin süresini uzatabilirdi. Tüm bu düşüncelerden rüyadan uyanır gibi olduğu yerde titreyerek bir anda kurtuldu. Omuzları, sırtı, boynu sayılabilecek bütün vücut bölgeleri borç ile doluydu. Bütün bunlara rağmen üzerine kıyafetlerini geçirdi, kapı önündeki ayakkabılarını giyip kapıyı 2 defa kilitleyip aşağıya doğru yürümeye başladı. Üçüncü katta oturan Gregor Hamza her bir kat geçişinde daha sessiz olmaya çalışıyordu zira her kat bir borç durağı niteliğinde idi. Karşı komşusuna yakalanmadan ağır adımlarla ikinci kata inmeye çalışırken bir çıtırtı duydu hemen köşeye saklanmak istedi. Bu sırada sesin geldiği yöne baktığında yerde gözlerinden bir şey istediği apaçık ortada olan sokak kedisini fark etti. Kedi dün mamasının bir kısmını alan Gregor Hamza’ya imalı imalı bakıyor, borcunu almadan hiçbir yere gitmemek için yemin eder gibi sesler çıkarıyordu. Belki de sadece miyavlıyordu ama yine de bu tür anlamlar çıkarmak hiçte zor değildi. Elini cebine atan Gregor dünden kalan biraz köpek mamasını kediye uzatıp hızla aşağıya indi 2. Kata geldiğinde kapıyı aniden açan Necati amca ile burun buruna geldi. Burun buruna gelmişken konuya giren Necati amca;
-Bomcunu öde!
- Dur be Necati amca önce
bir selam verseydin.
- Yok vemmem! Sana bundan
sonma hiçbim şey vemmem! 
- Deme öyle Necati amca
konu komşu duyacak. 
- Duyamsa duysun bee!
Yetem amtık senden çektigim. 
- Duyarsa duysun olur mu
Necati amca, insanların kararlarını neden etkiliyorsun? Sen borç vermeye
bilirsin bu senin en doğal hakkın ama bir başkasının düşüncelerini
etkileyemezsin. Bu her şeyden önce etik değil. 
- Başmatma lan etiğinden!
Bomcunu öde!
- Aman be tamam tamam al.
- Ohh bee… Ulan senin
yüzünden kaç gündür yemek yiyemiyorum, hep damağıma yapışıyor pezevenk!
- Kalbimi kırıyorsun ama
Necati amca. Senin dişleri 2-3 günlüğüne
kiralayıp doğalgaz faturasını ödedim. 
- Benim dişlerin kirası o
kadar ediyor mu yav?
- O kadar dediğin ne
Necati amca? Benim ev 1+1…
            Necati
amca bu cevaptan sonra kafasını “doğru ya”, “Allah affetsin” ya da “toplu
taşıma ne kadar pahalandı” der gibi sallayarak kapıyı Gregor Hamza’nın suratına kapattı. 
Gregor Hamza
merdivenlerden ağır ağır inerken bugün saat 10:00 da ödemek zorunda olduğu bir
borcu aklına geldi. Tabi ki bu borcunda açıklanabilir bir tarafı yoktu.
Öylesine alınıp yenilmiş bir paradan ibaretti sadece. Bu borcu ödemek
zorundaydı çünkü lağım Şevket çalıştığı mekana gelip arıza çıkarabilecek türden
pis bir kimseydi. Aslında kimse bile değildi bildiğimiz pisliğin tekiydi. Yani
bilirsiniz işte tam borç alınıp ödenmeyecek tiplerden. Fakat bugün bu borcu
ödemezse kesin bir pislik çıkacağını bilen Gregor Hamza alt kata yeni taşınan Cemil
beyden isteyebileceğini düşündü. Cemil beyle çok fazla tanışıklığı olmasa da
namının mutlaka onun kulağına kadar da gitmiş olabileceğini biliyordu. ‘Olsun’
dedi içinden Gregor, sonuçta eve taşınırlarken eşyaların bir ucundan da ben
tutmuştum diye geçirdi içinden. Bu küçük ahbaplık bile borç istemek için ideal
bir sebepti. Cemil beyin kapısının önüne parmak uçlarıyla gelerek kulağıyla
içeriyi dinledi. Bunu yaparken nefesini tutarak içinden 10’a kadar saydı. Bu
onun borç isteme uğuruydu. Kapıyı önce iki eliyle birer kere ardından sağ avuç
içiyle de iki kere tıklatarak çaldı. İçeriden fayansa değen ayak sesleri
duyulmaya başladı. Gregor içinden ‘işte paranın sesi’ diye geçirdi. Kapıyı açan
Cemil beye türlü dramatik hikayeler anlattıktan sonra konuyu borç isteme
mevzusuna getiren Gregor;
-Yani işte o yetim
çocukları doyurmak için borç para alınca biraz açıldım bende bütçe olarak. Eh
bugünde saat 10:00’a kadar ödemeyi yapmam lazım. Yardımcı olur musunuz?
- Bak, sen saat 10:00
olunca gel parayı benden al. 
- Neden 10:00? O saatte
ödemeyi yapmam lazım adama mahcup olurum. 
- Saat 10:00’a kadar
beklememin sebebi, belki borçlandığın adam ölür benden bu parayı almazsın.
Belki de o saate kadar sen ölürsün yine benden bu parayı almazsın. Sebep bu. 
- Abi iyi diyorsun güzel
diyorsun da ya o saate kadar sen ölürsen, ben o zaman kimden alırım parayı?
            Bu
cevaptan sonra beyninden vurulmuşa dönen Cemil yeni bir cümle israf etmeden
cebindeki akrebe rağmen Gregor Hamza’ya 200 TL uzatır ve kapıyı suratına
kapatır. Bu kapı-surat ilişkisi Gregor’un dünyasında aşağılayıcı bir çağrışım
yapmıyor aksine bu durumdan memnun bile kalıyordu. Üzerine yeni bir borç
yükleyen Gregor tüm gücüyle ağırlıktan titreyen bacaklarını tuta tuta işe
gitmek için yola koyuldu. 

 
Gregor Hamza'nın Elli Tonu
YanıtlaSil