~1. Bölüm~
Derin Düşünür valizleri dolaplara yerleştirmek için yatak
odasına giderken Ünlü Düşünür de ev eşyalarının son düzenlemelerini yapıyordu.
Kolombiya Kravatı Canavarı olayının üzerinden aylar geçmişti ki mimarlık
şirketinde çalışan Bayan Düşünür’e patronundan bir iş teklifi geldi. Kütahya’da
ihalesini aldıkları bir projenin başına Bayan Düşünür’ü geçirmek istemişlerdi,
yaklaşık 2-3 yıl sürecek bu proje için Bayan Düşünür’ün orada kalması
gerektiğinden Bay Düşünür de Ankara Emniyet Müdürlüğü’nden Kütahya’ya tahin
istedi. Kütahya daha sakin bir yer olacağını düşünüp hem biraz dinlenir
rahatlarım diye düşünüyordu. Böylelikle kısa sürede toparlanan Düşünür çifti
eşyalarını önceden gönderip kendileri de işlerini hallettikten sonra Kütahya’da
ki yeni evlerine yerleşip yeni hayatlarına başladılar.
Bir sonbahar sabahında işe gitmek için ikisi de erken uyandı.
Bay Düşünür banyoda tıraş olurken mutfaktan çok güzel kokular geliyordu.
Tıraşını olduktan sonra kıyafetlerini giyip mutfağa gittiğinde hayatını adadığı
kadın ona çok güzel bir kahvaltı hazırlamıştı. Dışarıdan gelen yağmur sesi
eşliğinde Bay Düşünür:
-Günaydın gözlerimin parıltısı. Ne güzel söylemiş Ahmet
Oktay “Ne çıkar paramız yoksa eğer, şarabımız bitince yağmura çıkarız, kim
güzelleşmiyor sevişince.”
Onu hayranlıkla seyreden Bayan Düşünür yavaş adımlarla
yaklaştı ve alt dudağına bir buse kondurup:
-Günaydın hayatıma düşen en güzel yağmur damlası.
İkisi birlikte masaya oturup kahvaltılarını yaparken Bayan
Düşünür:
-3 ay oldu alışabildin mi yeni iş yerine, iş arkadaşlarına?
-Şimdiye kadar düşündüğüm gibi geçiyor. Sakin ve olaysız.
Aslında ilk geldiğimde yardımcım olan kadın Nagehan buraların aslında öyle
sakin olmadığını söylemişti ama hala bir cinayet sesi çıkmadı. 
-Güzel güzel. Sen de dinlenmiş olursun bu sırada işte. Çayın
bitmiş doldurmamı ister misin?
-Olur, sevinirim. Senin nasıl gidiyor işlerin, projenin
durumu ne halde?
Bayan Düşünür hem eşinin hem de kendi bardaklarına çay
koyarken:
-Birkaç pürüz oluyor ama hallediyoruz. Bir sıkıntı
çıkacağını sanmıyorum. Şirkette bir kadın var söylemiştim daha önce, kesinlikle
bir dahi. Bilgisayar konusunda bütün işlerimizi hallediyor. Muhteşem bir kod bilgisi
var ve yeni mezun olmuş, arkadaşıyla kalıyorlarmış. Çok sevdim. Çok tatlı çok
cana yakın bir kadın.
-Hatırladım. Leyla’ydı demi adı. Bu dönemde her şey
bilgisayarda oluyor zaten, muhteşem bir şey onun için. Öğrenci sayılırlar bir
gün akşam yemeğe davet etsene onları.
-Bende onu düşünüyordum. Bir yandan da aklıma şu konu
takılıyor, eğer çocuğumuz olsaydı oda bu yaşlarda olacaktı acaba o ne
okuyacaktı? Ne iş yapacaktı?
Çaylarından son yudumları alırken ikisi de buruk bir şekilde
evden çıktılar. Bay Düşünür eşini bıraktıktan sonra Vezir’in teybinin sesini
biraz açtı. Hiç olmayan çocuğunu veya çocuklarını düşünürken bir yandan Ahmet
Aslan’dan ~Geberiyorum~ şarkısına eşlik ediyordu.
Büroya geldiğinde Nagehan masasında oturmuş bekliyordu.
Nagehan Bilir orta boylu, zayıf, dalgalı saçlarını her gün farklı şekilde
yapan, boş vakitlerinde sürekli kitap okuyan, polislik yaparken aklı
yönetmenlikte olan bir kadındı. Bartın’ın Amasra ilçesinde doğup büyümüş ve
sürekli Barış Akarsu şarkıları dinlerdi ve en büyük özelliği soyadında olduğu
gibi çoğu şeyi bilirdi. Çok okurdu, çok araştırırdı ve her konuda fikri olurdu.
-Günaydın Amasra sahilinin dalgasını saçlarında taşıyan çok
sevgili yardımcım.
Bay Düşünür yine her sabah olduğu gibi yardımcısının yüzünü
güldürdü.
-Günaydın amirim. Bugün nasılsınız?
-İyiyim teşekkür ederim. Belki kahvaltı yapmamışsındır diye
gelirken iki tane poğaça aldım sana.
-Çok düşüncelisiniz. Gerçekten bugün kahvaltı yapamamıştım,
çok mutlu oldum. Çay ister misiniz peki amirim?
-Olur, açık bir çay getirirsen sevinirim.
Bütün gün böyle sohbet ederek ve fikir alışverişi içerisinde
geçti. Arada bir anons geliyordu ama genelde cinayet vakası olmadığı için pek
işle uğraşmıyorlardı. Akşam olduğunda bürodan ayrılırken eşini aradı onu iş
yerinden almak için ama Bayan Düşünür akşam misafirleri olduğunu ve bu yüzden
erken çıkıp eve geldiğini söyledi.
Bayan Düşünür kadın arkadaşları tanıtarak:
-Hayatım sana anlattığım Leyla kızımız ve ev arkadaşı Rabia.
Bugün sabah konuşunca bende akşam yemeğe davet ettim.
Leyla çekinerek, yanakları kızararak:
-Estağfurullah.
-Hoş geldiniz kızlar. Adınızı duymuştum, tanışmak bugüne
nasip oldu. Ben Derin Düşünür. Bu dünyalar güzeli kadının şanslı eşi oluyorum.
İkisi bir ağızdan hoş bulduk dedi. Bay Düşünür:
-Ben içerideyim o zaman. Yemek hazır olduğunda beni
çağırırsanız sevinirim. Yoksa bu güzel ziyafeti kaçırmak istemem.
 Yatak odasına giden
Bay Düşünür kafasını dağıtmak için bilgisayarını açıp bir film açtı. Kafasında
ki kötü düşünceleri atmak isterken bir yandan üçüncü kez okuduğu ~Simyacı~
kitabını okumaya başladı. Kitabın sayfaları birbirini kovalarken kapı tıkladı
ve Rabi seslendi:
-Ünlü abi yemek hazır, seni bekliyoruz.
-Tamamdır. Geliyorum hemen.
Bay Düşünür kitabın ayracını sayfaya takıp mutfağa gitti. 
-Hanımlar odaya güzel kokular geliyordu. Yemekleri çok merak
ediyorum.
Çorbalarla yemeğe başladılar. Kadınlar kendi aralarında
sohbet ederken Bay Düşünür iki genç kadını inceliyordu. Leyla uzun boylu,
zayıf, kahverengi dalgalı saçları omzuna geliyordu. İnce çerçeveli gözlük
takıyordu. Konuşması, gözlerinin ışığı, insanlara bakışı ve omzunun düşük
durmasından onun içe kapanık, ruhani hayatında sıkıntıları olan ve daha ürkek
bir kadın olduğu kanısına vardı. Ufak bir tiki olduğunun farkına vardı; sol
bileğini kaşıyıp duruyordu. Rabia ise Leyla’ya göre tam tersi bir karakterde
duruyordu. Uzun denilemeyecek derecede orta boyluydu, balık etli denilecek bir
fiziği vardı. Sarı ve kısa saçları olan omuzları dik, insanlara daha dikkatli
bakan kendine güvenen bir kadındı. İşsiz kalsa sanayide araba tamircisinde
çalışacak derecede hırslı görünüyordu. Bir an kafasından geçirdi; acaba bu iki
zıt karakter nasıl bu kadar süre beraber olup bu kadar iyi anlaşan iki dost
oldular? 
Çorbalar bitip ana yemekleri yemeye başlarken Bay Düşünür’de
muhabbete dahil oldu.
-Leyla seni eşimden biraz biliyorum, çok güzel bir iş
yapıyorsun ve ilerde muhteşem bir hayata sahip olacağını düşünüyorum. Peki
Rabia sen ne işle uğraşıyorsun neler yapıyorsun?
-Ben hemşirelik bölümünü bitirdim, burada da Porselen
Hastanesinde çalışıyorum. Gezip tozmayı seviyorum ya, dans kursuna falan
gidiyorum, Kütahya’da yapılacak aktiviteleri kaçırmamaya çalışıyorum. Leyla her
ne kadar beni yalnız bıraksa da evden pek çıkmasa da güzel vakit geçiriyorum.
-İkinizde güzel işlerle uğraşıyorsunuz çok sevindim valla.
Böyle aktif hızlı bir hayat yaşaman yorucu olabilir tabi. Leyla sen neden evden
çıkmıyorsun?
-Ben insanlarla konuşmaktan ziyade insanları görmeyi, o
sahte hallerini yapmacık tavırlarını çekmek istemiyorum. İnsanlar kendileri
olmaktan çıkmaya başladı. Bana böyle konuşup anlaştığım birkaç insan yetiyor.
Bayan Düşünür Leyla’yı desteklercesine söze girdi:
-Ben Leyla’ya katılıyorum. Ofiste bile dikkatimi çekmeye
başladı. İnsanlar kendilerinin dışında karakterlerle konuşuyorlar. Hep bir
başkası olmak çabası var.
Sohbetleri bu şekilde ilerlerken tatlıya geçtiler, tam o
sırada kapı çalındı. Bay Düşünür bina görevlisi gelmiştir diye düşünüp çöpü
alıp kapıya gitti. Kapıyı açtığında karşısında bina görevlisi olan Nevzat
Değirmenci vardı. Orta yaşlarda kafasından sekiz köşe kasketini çıkarmayan
Nevzat, Düşünür ailesini sevmişti. Nerede görse sohbet ederdi. Bay Düşünür kapı
ağzında ki kısa sohbetten sonra geri mutfağa döndü. Tatlıların yanında
çaylarını içerken sigaralar yakılmaya başladı. Leyla çakmak yakmayı
beceremediğinden kısa bir süre uğraştı. Sonunda bir parmağını gaz çıkaran kısma
basıp diğer parmağıyla çaktı. Tatlıların ardından sohbetleri de bitince iki
genç kadın kendilerine ait olan ufak tefek arabaya binip evlerine gittiler.
Düşünür çifti ortalığı topladıktan sonra yatak odasına geçtiler. Bay Düşünür
koltuğuna oturduktan sonra Bayan Düşünür ışığı kapatıp yatağa uzandı. Bay
Düşünür kitabını sesli bir şekilde okurken Bayan Düşünür ilk defa yaptığı bir şeyi
yaptı. Araya girerek onu susturdu:
-İster bana kız ister takdir et ama ben bu kızları kendi
kızlarım gibi gördüm. Hayatımda ilk defa böyle güzel duygular yaşadım.
Bay Düşünür kafasını kaldırdığında eşinin gözlerinden
yaşların döküldüğünü görünce usulca kalktı ve yanına uzandı. Sımsıkı sarılıp
güzel bir uykuya dalış yaptılar.
Sabah olduğunda Bay Düşünür eşinin neşesiyle ve onun huzur
öpücüğüyle uyandı. Kahvaltı hazırdı. Kendisi de hazırlandı, kahvaltıyı
yaptıktan sonra evden çıktılar.
Ofise geldiğinde kendisini heyecanla bekleyen Nagehan’ı
gördü.
-Amirim günaydın. Büyük bir olayın içine düştük. Toplu bir
cinayet veya katliam da diyebiliriz buna. Galiba size söylediğim şey şimdi
çıktı.
Bay Düşünür daha ne olduğunu anlayamamıştı ama toplu cinayet
deyince aklına hemen Kolombiya Kravatı Canavarı geldi.
-Ne oldu? Anlat bakalım. Sakin ol önce.
-Amirim sabah geldiğimde bir posta gelmişti. Üstüne baktım
kimin gönderdiği yazmıyor sadece bir not vardı. Bende açtım içinde cd vardı.
Taktım ve mide bulandırıcı insanlığa sığmayan bir görüntü vardı.
-Tamam tamam koy bakalım şunu izleyelim. Neymiş bizi
bekleyen bu olay.
Videoyu izlerken Bay Düşünür böyle bir şeyin insan
tarafından yapılamayacağını düşündü. Kusmamak için zor tuttu kendisini. 
Video; Ufak bir depo gibi yerde çekilmişti. Çember şeklinde
sandalyelere oturtulmuş ve bağlanmış 6 erkek vardı. Ortada palyaço kıyafetli
iki kişi vardı. Bu erkeklerin boyunlarına araba lastiği geçirtilmişti. Emniyet
kemeri şeklinde lastikleri kollarından birinin altından geçirmişlerdi. Adamların
hepsinin ağzına gazlı bez tıkıştırıp iki kişi sırayla hepsinin ağzına ve
boyunlarında ki lastiklerin içine benzin döktüler. Sonra iki palyaço bir anda
çakmaklarını yakıp hepsini ateşe verdiler ve videodan kayboldular. Alevler
başlayınca videonun altından Afrika dillerine benzer ya da eski çağlardan kalan
dillerden birisi olduğunu düşündüğü bir yazı geçti. Adamların vücutları tamamen
yanana kadar video bekliyordu. 
-Nagehan bu videonun montaj olup olmadığını iyice araştırın.
Bir yandan da böyle bir depo nerde olabilir? Kimin deposu? Hepsini soruşturun.
Bu videonun altından geçen yazıyı da sen araştır, bakalım ne mesaj yollamışlar
bize bu palyaçolar. Son olarak da şu zarfı ver bakalım üstünde ki not neymiş.
Zarfı eline aldı arkasını çevirince zarfın üzerine yazılmış
notu sesli bir şekilde okudu:
-KADINLAR YER YÜZÜNDE ZULÜM GÖRMEK, TECAVÜZ EDİLMEK, TACİZ
EDİLMEK, EZİLMEK İÇİN YAŞAMIYOR.

 
eywallah güzel paylaşım teşekkürler.
YanıtlaSil