Bize Gönderin

Bize Gönderin;
Sevgili okur, eğer sen de bizimle yazdıklarını paylaşmak istersen, yazını önümüzdeki ayın 7'sine kadar -bokgibi1blog@gmail.com - mail adresine gönderebilirsin.
" Haydi dök bize kuruntularını... "

11 Mayıs 2017 Perşembe

Tekerlekli Benzin [1. Bölüm] -Delikadir-


~1. Bölüm~


Derin Düşünür valizleri dolaplara yerleştirmek için yatak odasına giderken Ünlü Düşünür de ev eşyalarının son düzenlemelerini yapıyordu. Kolombiya Kravatı Canavarı olayının üzerinden aylar geçmişti ki mimarlık şirketinde çalışan Bayan Düşünür’e patronundan bir iş teklifi geldi. Kütahya’da ihalesini aldıkları bir projenin başına Bayan Düşünür’ü geçirmek istemişlerdi, yaklaşık 2-3 yıl sürecek bu proje için Bayan Düşünür’ün orada kalması gerektiğinden Bay Düşünür de Ankara Emniyet Müdürlüğü’nden Kütahya’ya tahin istedi. Kütahya daha sakin bir yer olacağını düşünüp hem biraz dinlenir rahatlarım diye düşünüyordu. Böylelikle kısa sürede toparlanan Düşünür çifti eşyalarını önceden gönderip kendileri de işlerini hallettikten sonra Kütahya’da ki yeni evlerine yerleşip yeni hayatlarına başladılar.
Bir sonbahar sabahında işe gitmek için ikisi de erken uyandı. Bay Düşünür banyoda tıraş olurken mutfaktan çok güzel kokular geliyordu. Tıraşını olduktan sonra kıyafetlerini giyip mutfağa gittiğinde hayatını adadığı kadın ona çok güzel bir kahvaltı hazırlamıştı. Dışarıdan gelen yağmur sesi eşliğinde Bay Düşünür:
-Günaydın gözlerimin parıltısı. Ne güzel söylemiş Ahmet Oktay “Ne çıkar paramız yoksa eğer, şarabımız bitince yağmura çıkarız, kim güzelleşmiyor sevişince.”
Onu hayranlıkla seyreden Bayan Düşünür yavaş adımlarla yaklaştı ve alt dudağına bir buse kondurup:
-Günaydın hayatıma düşen en güzel yağmur damlası.
İkisi birlikte masaya oturup kahvaltılarını yaparken Bayan Düşünür:
-3 ay oldu alışabildin mi yeni iş yerine, iş arkadaşlarına?
-Şimdiye kadar düşündüğüm gibi geçiyor. Sakin ve olaysız. Aslında ilk geldiğimde yardımcım olan kadın Nagehan buraların aslında öyle sakin olmadığını söylemişti ama hala bir cinayet sesi çıkmadı.
-Güzel güzel. Sen de dinlenmiş olursun bu sırada işte. Çayın bitmiş doldurmamı ister misin?
-Olur, sevinirim. Senin nasıl gidiyor işlerin, projenin durumu ne halde?
Bayan Düşünür hem eşinin hem de kendi bardaklarına çay koyarken:
-Birkaç pürüz oluyor ama hallediyoruz. Bir sıkıntı çıkacağını sanmıyorum. Şirkette bir kadın var söylemiştim daha önce, kesinlikle bir dahi. Bilgisayar konusunda bütün işlerimizi hallediyor. Muhteşem bir kod bilgisi var ve yeni mezun olmuş, arkadaşıyla kalıyorlarmış. Çok sevdim. Çok tatlı çok cana yakın bir kadın.
-Hatırladım. Leyla’ydı demi adı. Bu dönemde her şey bilgisayarda oluyor zaten, muhteşem bir şey onun için. Öğrenci sayılırlar bir gün akşam yemeğe davet etsene onları.
-Bende onu düşünüyordum. Bir yandan da aklıma şu konu takılıyor, eğer çocuğumuz olsaydı oda bu yaşlarda olacaktı acaba o ne okuyacaktı? Ne iş yapacaktı?
Çaylarından son yudumları alırken ikisi de buruk bir şekilde evden çıktılar. Bay Düşünür eşini bıraktıktan sonra Vezir’in teybinin sesini biraz açtı. Hiç olmayan çocuğunu veya çocuklarını düşünürken bir yandan Ahmet Aslan’dan ~Geberiyorum~ şarkısına eşlik ediyordu.
Büroya geldiğinde Nagehan masasında oturmuş bekliyordu. Nagehan Bilir orta boylu, zayıf, dalgalı saçlarını her gün farklı şekilde yapan, boş vakitlerinde sürekli kitap okuyan, polislik yaparken aklı yönetmenlikte olan bir kadındı. Bartın’ın Amasra ilçesinde doğup büyümüş ve sürekli Barış Akarsu şarkıları dinlerdi ve en büyük özelliği soyadında olduğu gibi çoğu şeyi bilirdi. Çok okurdu, çok araştırırdı ve her konuda fikri olurdu.
-Günaydın Amasra sahilinin dalgasını saçlarında taşıyan çok sevgili yardımcım.
Bay Düşünür yine her sabah olduğu gibi yardımcısının yüzünü güldürdü.
-Günaydın amirim. Bugün nasılsınız?
-İyiyim teşekkür ederim. Belki kahvaltı yapmamışsındır diye gelirken iki tane poğaça aldım sana.
-Çok düşüncelisiniz. Gerçekten bugün kahvaltı yapamamıştım, çok mutlu oldum. Çay ister misiniz peki amirim?
-Olur, açık bir çay getirirsen sevinirim.
Bütün gün böyle sohbet ederek ve fikir alışverişi içerisinde geçti. Arada bir anons geliyordu ama genelde cinayet vakası olmadığı için pek işle uğraşmıyorlardı. Akşam olduğunda bürodan ayrılırken eşini aradı onu iş yerinden almak için ama Bayan Düşünür akşam misafirleri olduğunu ve bu yüzden erken çıkıp eve geldiğini söyledi.
Bay Düşünür eve geldiğinde kapıda farklı iki çift kadın ayakkabısı vardı ve mutfaktan sesler duydu. İçeri girdi ve mutfağa döndüğünde eşinin anlattığı Leyla olduğunu düşündüğü ve onun ev arkadaşı olduğunu düşündüğü iki genç kadın vardı. Bir an gözleri doldu, sanki anne-kız yemek hazırlıyorlar, sofrayı kuruyorlar gibi eğlenerek, konuşarak beraber mutfakta iş yapıyorlardı. Sağ gözünden bir yaş damlası yere düşünce hemen gözlerini elinin dışıyla sildi ve banyoya gitti. Elini yüzünü yıkadıktan sonra mutfağa gelip misafirlere hoş geldin dedi.
Bayan Düşünür kadın arkadaşları tanıtarak:
-Hayatım sana anlattığım Leyla kızımız ve ev arkadaşı Rabia. Bugün sabah konuşunca bende akşam yemeğe davet ettim.
Leyla çekinerek, yanakları kızararak:
-Estağfurullah.
-Hoş geldiniz kızlar. Adınızı duymuştum, tanışmak bugüne nasip oldu. Ben Derin Düşünür. Bu dünyalar güzeli kadının şanslı eşi oluyorum.
İkisi bir ağızdan hoş bulduk dedi. Bay Düşünür:
-Ben içerideyim o zaman. Yemek hazır olduğunda beni çağırırsanız sevinirim. Yoksa bu güzel ziyafeti kaçırmak istemem.
 Yatak odasına giden Bay Düşünür kafasını dağıtmak için bilgisayarını açıp bir film açtı. Kafasında ki kötü düşünceleri atmak isterken bir yandan üçüncü kez okuduğu ~Simyacı~ kitabını okumaya başladı. Kitabın sayfaları birbirini kovalarken kapı tıkladı ve Rabi seslendi:
-Ünlü abi yemek hazır, seni bekliyoruz.
-Tamamdır. Geliyorum hemen.
Bay Düşünür kitabın ayracını sayfaya takıp mutfağa gitti.
-Hanımlar odaya güzel kokular geliyordu. Yemekleri çok merak ediyorum.
Çorbalarla yemeğe başladılar. Kadınlar kendi aralarında sohbet ederken Bay Düşünür iki genç kadını inceliyordu. Leyla uzun boylu, zayıf, kahverengi dalgalı saçları omzuna geliyordu. İnce çerçeveli gözlük takıyordu. Konuşması, gözlerinin ışığı, insanlara bakışı ve omzunun düşük durmasından onun içe kapanık, ruhani hayatında sıkıntıları olan ve daha ürkek bir kadın olduğu kanısına vardı. Ufak bir tiki olduğunun farkına vardı; sol bileğini kaşıyıp duruyordu. Rabia ise Leyla’ya göre tam tersi bir karakterde duruyordu. Uzun denilemeyecek derecede orta boyluydu, balık etli denilecek bir fiziği vardı. Sarı ve kısa saçları olan omuzları dik, insanlara daha dikkatli bakan kendine güvenen bir kadındı. İşsiz kalsa sanayide araba tamircisinde çalışacak derecede hırslı görünüyordu. Bir an kafasından geçirdi; acaba bu iki zıt karakter nasıl bu kadar süre beraber olup bu kadar iyi anlaşan iki dost oldular?
Çorbalar bitip ana yemekleri yemeye başlarken Bay Düşünür’de muhabbete dahil oldu.
-Leyla seni eşimden biraz biliyorum, çok güzel bir iş yapıyorsun ve ilerde muhteşem bir hayata sahip olacağını düşünüyorum. Peki Rabia sen ne işle uğraşıyorsun neler yapıyorsun?
-Ben hemşirelik bölümünü bitirdim, burada da Porselen Hastanesinde çalışıyorum. Gezip tozmayı seviyorum ya, dans kursuna falan gidiyorum, Kütahya’da yapılacak aktiviteleri kaçırmamaya çalışıyorum. Leyla her ne kadar beni yalnız bıraksa da evden pek çıkmasa da güzel vakit geçiriyorum.
-İkinizde güzel işlerle uğraşıyorsunuz çok sevindim valla. Böyle aktif hızlı bir hayat yaşaman yorucu olabilir tabi. Leyla sen neden evden çıkmıyorsun?
-Ben insanlarla konuşmaktan ziyade insanları görmeyi, o sahte hallerini yapmacık tavırlarını çekmek istemiyorum. İnsanlar kendileri olmaktan çıkmaya başladı. Bana böyle konuşup anlaştığım birkaç insan yetiyor.
Bayan Düşünür Leyla’yı desteklercesine söze girdi:
-Ben Leyla’ya katılıyorum. Ofiste bile dikkatimi çekmeye başladı. İnsanlar kendilerinin dışında karakterlerle konuşuyorlar. Hep bir başkası olmak çabası var.
Sohbetleri bu şekilde ilerlerken tatlıya geçtiler, tam o sırada kapı çalındı. Bay Düşünür bina görevlisi gelmiştir diye düşünüp çöpü alıp kapıya gitti. Kapıyı açtığında karşısında bina görevlisi olan Nevzat Değirmenci vardı. Orta yaşlarda kafasından sekiz köşe kasketini çıkarmayan Nevzat, Düşünür ailesini sevmişti. Nerede görse sohbet ederdi. Bay Düşünür kapı ağzında ki kısa sohbetten sonra geri mutfağa döndü. Tatlıların yanında çaylarını içerken sigaralar yakılmaya başladı. Leyla çakmak yakmayı beceremediğinden kısa bir süre uğraştı. Sonunda bir parmağını gaz çıkaran kısma basıp diğer parmağıyla çaktı. Tatlıların ardından sohbetleri de bitince iki genç kadın kendilerine ait olan ufak tefek arabaya binip evlerine gittiler. Düşünür çifti ortalığı topladıktan sonra yatak odasına geçtiler. Bay Düşünür koltuğuna oturduktan sonra Bayan Düşünür ışığı kapatıp yatağa uzandı. Bay Düşünür kitabını sesli bir şekilde okurken Bayan Düşünür ilk defa yaptığı bir şeyi yaptı. Araya girerek onu susturdu:
-İster bana kız ister takdir et ama ben bu kızları kendi kızlarım gibi gördüm. Hayatımda ilk defa böyle güzel duygular yaşadım.
Bay Düşünür kafasını kaldırdığında eşinin gözlerinden yaşların döküldüğünü görünce usulca kalktı ve yanına uzandı. Sımsıkı sarılıp güzel bir uykuya dalış yaptılar.
Sabah olduğunda Bay Düşünür eşinin neşesiyle ve onun huzur öpücüğüyle uyandı. Kahvaltı hazırdı. Kendisi de hazırlandı, kahvaltıyı yaptıktan sonra evden çıktılar.
Ofise geldiğinde kendisini heyecanla bekleyen Nagehan’ı gördü.
-Amirim günaydın. Büyük bir olayın içine düştük. Toplu bir cinayet veya katliam da diyebiliriz buna. Galiba size söylediğim şey şimdi çıktı.
Bay Düşünür daha ne olduğunu anlayamamıştı ama toplu cinayet deyince aklına hemen Kolombiya Kravatı Canavarı geldi.
-Ne oldu? Anlat bakalım. Sakin ol önce.
-Amirim sabah geldiğimde bir posta gelmişti. Üstüne baktım kimin gönderdiği yazmıyor sadece bir not vardı. Bende açtım içinde cd vardı. Taktım ve mide bulandırıcı insanlığa sığmayan bir görüntü vardı.
-Tamam tamam koy bakalım şunu izleyelim. Neymiş bizi bekleyen bu olay.
Videoyu izlerken Bay Düşünür böyle bir şeyin insan tarafından yapılamayacağını düşündü. Kusmamak için zor tuttu kendisini.
Video; Ufak bir depo gibi yerde çekilmişti. Çember şeklinde sandalyelere oturtulmuş ve bağlanmış 6 erkek vardı. Ortada palyaço kıyafetli iki kişi vardı. Bu erkeklerin boyunlarına araba lastiği geçirtilmişti. Emniyet kemeri şeklinde lastikleri kollarından birinin altından geçirmişlerdi. Adamların hepsinin ağzına gazlı bez tıkıştırıp iki kişi sırayla hepsinin ağzına ve boyunlarında ki lastiklerin içine benzin döktüler. Sonra iki palyaço bir anda çakmaklarını yakıp hepsini ateşe verdiler ve videodan kayboldular. Alevler başlayınca videonun altından Afrika dillerine benzer ya da eski çağlardan kalan dillerden birisi olduğunu düşündüğü bir yazı geçti. Adamların vücutları tamamen yanana kadar video bekliyordu.
-Nagehan bu videonun montaj olup olmadığını iyice araştırın. Bir yandan da böyle bir depo nerde olabilir? Kimin deposu? Hepsini soruşturun. Bu videonun altından geçen yazıyı da sen araştır, bakalım ne mesaj yollamışlar bize bu palyaçolar. Son olarak da şu zarfı ver bakalım üstünde ki not neymiş.
Zarfı eline aldı arkasını çevirince zarfın üzerine yazılmış notu sesli bir şekilde okudu:

-KADINLAR YER YÜZÜNDE ZULÜM GÖRMEK, TECAVÜZ EDİLMEK, TACİZ EDİLMEK, EZİLMEK İÇİN YAŞAMIYOR.


1 yorum: