Bize Gönderin

Bize Gönderin;
Sevgili okur, eğer sen de bizimle yazdıklarını paylaşmak istersen, yazını önümüzdeki ayın 7'sine kadar -bokgibi1blog@gmail.com - mail adresine gönderebilirsin.
" Haydi dök bize kuruntularını... "

18 Ağustos 2017 Cuma

Kocaman Bir Of -Osman Erdal-


Uzun metrajlı bir şiir var aklımda.
Kodları dökülüyor dudaklarımda avuçlarıma.
Samimi bir koku değil bu.
Bu şiir okutmuyor kendini.
Ayaklarım üşüyor.
Çorap giyiyorum yine üşüyor.

Şimdi içimden kocaman bir of çektim

Geçmiş soluklanıyor yanımda.
Yetişmek için çok koşmuş..
Konuşmak istiyor.
Nefes alışlarına takılıyor cümleler.
Hiçbir şey anlaşılmıyor.
Geçmiş siyah bir renk.
Geçmiş çok sisli görünmüyor.
Ayaklarım üşüyor.

16 Ağustos 2017 Çarşamba

Gerek Yoktu -Hexa- [Takipçilerimizin Kuruntuları]

Karşısında oturan adamın dudaklarında kaybolmak isteyen kadın, yüzündeki
tebessümü kalın bir iple asıp, yüzüne bir nefret yerleştirdi. Gözlerine bakamıyordu ve
bakmasına da gerek yoktu. Kaçırdı gözlerini. Aşık olmaya gerek yoktu, durduk yere
mevsimleri değiştirmeye, gecenin bir yarısı boğazından kan gelene kadar çığlıklar eşliğinde
ağlamaya gerek yoktu..Yanındaki çantasından sigarasını aldı ve önünde duran birasından
sağlam bir yudum.. Sonra sevgisinin iki parmağının arasında duran sigara kadar zararlı
olduğunu düşündü. Hissettiği sevgi kendisine de karşısında oturan adama da zararlıydı. Peki
ne olacak şimdi? Tüm uygunsuzluklara rağmen devam etmeye çalışmak mı, yoksa diri diri
toprak altına gömülmeden bir şeylerden vazgeçmek mi? Korkmuştu. Düşünmeyi bıraktı ve
yarıya gelen sigarasını söndürüp ayağa kalktı. Kalırsa ağlayacaktı ve adamın bunu görmesini
istemiyordu. Giderse de bir şeyler bitecekti ve bu iki seçeneği de düşünerek yavaşça uzaklaştı
masadan. Adamın şaşkınlıkla bakan gözlerini üzerinde hissedebiliyordu. Belki bir şey
söylemesini umut ediyordu o an ama adamın dudakları çivilenmiş gibiydi, tıpkı kendisinde
olduğu gibi.

Buradayım Forbes -Ahmet Akdemir-



Forbes, iki katlı olan evlerinin tavan arasındaki küçük odasında oturmaktaydı. Omuzları çelimsizce iki yana süzülmüş ve yorgun görünüyordu. İçindeki sıkıntıyı mırıldanmaya başladı:

Biliyorum sakin olmalıyım doktor, biliyorum bütün bunlar gelip geçici şeyler ama doktor beni anlamak zorundasın! Doktor, hiç kendini tokatlamak istedin mi? Son 5 yıldır her gün kendimi tokatlamak istiyorum. Rüyalarımı saymazsak tokatlama konusunda beceriksiz olduğumu söyleyebilirim. Rüyalardaki yanak kızarıklığı ise acıdan çok uzak, tatmin etmiyor beni doktor. Bazı hatalarım olmuş olabilir.
-Forbes!!
- Evet!
- Doktorun geldi, çabuk aşağıya gel!
- Doktorum mu?
- Evet.
- Hemen geliyorum!

-Ama doktorun az önce burada olduğuna yemin edebilirim… Neyse annemi kızdırmadan aşağıya ineyim yoksa beni kızgın maşa ile paralayabilir.
(Salona iner)
Hey! Doktor nerede? Anne?
- Hey Mary annem nerede?
- Annem mi?
- Evet.
- Forbes, yapma bunu bana.
- Hadi ama söylesene, annem nerede? Daha biraz önce bana seslendi, doktorumun geldiğini ve hemen aşağıya inmem gerektiğini söyledi. Bu kadar çabuk biyerlere gitmiş olamaz. Mary? Annem nerede?
- Yeter sıkıldım bu oyundan; Annem, Kanyon caddesindeki 13 nolu mezarlıkta! 
- Bu olamaz! Annem öldü mü?
Forbes oldukça sinirli ve üzgün bir ses tonuyla konuşmaya deam etti.
-Gitmeden önce sorularımı cevaplaman gerekirdi! Ben şimdi ne yapacağım?
Babam! Evet babamın yanına gidebilirim sonuçta o bana her zaman şunu söyler; “Sıkıldığını hissettiğinde mutlaka benim yanıma gel.”
Duvarda toz içinde duran saate bakarak;
-Bu saatler onun çalışma saatleri sessiz olmalıyım.
Kapıdan bir çıtırtı sesi geldi. İçeriye takım elbiseli iki kişi girdi.

15 Ağustos 2017 Salı

İlk Görüşte "Dostluk" -Delikadir-

Konser bittiğinde üçü birlikte Lemi’nin arabasıyla eve doğru gidiyorlardı. Evin önüne arabayı park ettikten sonra gecenin o saatinde hala açık olan tekel bayiden içecekleri almak için girdiler. Tekel bayi yan komşuları sayılırdı, o yüzden Elif ve Merve’yi tanıyordu. İçecekleri de aldıktan sonra eve girdiler. Lemi bu eve ilk defa giriyordu, kadınların gösterdiği koltuğa oturdu. Kadınlar odalarına geçip eşofmanlarını giyerken Lemi koltuğun önünde ki masanın üstündekileri kaldırdı ve masayı kurmaya başladı. Mutfak hemen oturduğu yerin çaprazındaydı. Mutfağa girdi dolapları tek tek karıştırarak votka için uygun bardakları bulmaya çalıştı. Votka, Schweppes-Mandarin ve bulduğu en uygun üç bardakla birlikte salon olarak kullandıkları koridora geri geldi. Masayı güzelce hazırladı. Kadınlar geldiklerinde şaşırdılar. İlk fırça Merve’den gelmişti: “Ya sen niye uğraştın? Misafirsin, otursan şurada misafir gibi.” Sanki bayrak yarışı vardı, Elif aldı bayrağı eline: “Biz hallederdik, iki dakika bekleyemedin mi şurada? Bu arada sende üstünü değiştir, yanında var mı bir şeyler? Bizimkiler sana pek olmaz gibi.” Hafif tebessümlü bir şekilde bütün fırçaları kucağında tutan, sahiplenen Lemi: “O kadar yoruldunuz bu işi de ben yapayım bari diye düşündüm. Bu arada çantamda eşofmanlarım var, müsait bir oda gösterirseniz ben değiştiririm hemen.”

Kadınlar uygun bir oda ayarladılar. Lemi hızlıca eşofmanlarını giyip gelmişti. Lemi’nin hazırladığı masanın etrafına, yere oturmuşlar, Elif bardakları -hepsini eşit ayarlayarak- dolduruyordu. Bardaklar doldu ve havaya kalktı. Neyin şerefine içeceklerini bilmiyorlardı ama bir yandan düşünüyorlardı. Merve hemen atıldı: “O gün, tanıştığımız gün ki konsere.” Hepsi aynı anıyı hatırlamış, gülerek bardakları kaldırıp açılışı yapmışlardı.

8 Ağustos 2017 Salı

Bir Moloz Yığını Arasından Çıkıp Tutunursun Hayata -Hexa- [Takipçilerimizin Kuruntuları]

Bir moloz yığınının arasından çıkıp tutunursun hayata. Dersin ki “ bir daha asla sevemem. “ Ama öyle bir an gelir ki, öyle bir adam gelir ki karşına tüm dünyayı soyutlarsın. O an sadece o vardır. Sadece onu görürsün. Onu hissedersin.. Sonra gözlerini aç kapa ve her şey değişsin.
                Sonsuzluk diye bir şey yok. Yaşamanın bile bir sonu var, aşk dediğimiz duygusal saçmalığın olmayacak mı sanki ? Her şey anlık ya da her şey bir süreliğine. Geçiyor zaman. Elinle tutamazsın, o anı durduramazsın. Anlık yaşamak lazım. Bir dakika sonrasını bilmeden yıllar sonrasının planlarını kurup umutsuz vakaya dönemeye gerek yok.. Yolda yürürken öpmek mi istiyorsun onu ? Tut, çek ve öp. İnsanlar ne der diye düşünme. Kimse senden daha temiz değil..
                Her şeyi zamana bırakıyoruz ama ya zaman da bize bırakıyorsa ? Düşündün mü bunu hiç ?
                Sevgin için elinden geleni yapmıyorsan ölmelisin. Kendinden emin, dolu dolu yaşadığın tek şey bu. Ertelemek başkalarına fırsat vermektir unutma. Ne karşındakinin seni bekleyecek kadar zamanı var ne de senin duyguların ertelenecek kadar basit. Yapma, üzülürsün..
                ^^