Bize Gönderin

Bize Gönderin;
Sevgili okur, eğer sen de bizimle yazdıklarını paylaşmak istersen, yazını önümüzdeki ayın 7'sine kadar -bokgibi1blog@gmail.com - mail adresine gönderebilirsin.
" Haydi dök bize kuruntularını... "

30 Mart 2017 Perşembe

Japon Balığı [2. Bölüm] -Delikadir-

 -2. Bölüm-


“Merhaba günlük. Tam bir hafta oldu biz evden ayrılalı. Hala kalacak bir yer bulamadık. Annemle ya hastane koridorlarında yatıyoruz ya parkların banklarında ya da telefon kulübelerinde sıkışmaya çalışıyoruz. Soğuk havalarda dışarıda olmak çok zormuş ve neredeyse karnımızı doyuramıyoruz. Ama sen benim en iyi dostumsun, beni dinleyen, beni anlayan bir tek sen varsın. O yüzden sana anlatmazsam, bu sayfalara yazmazsam sana ihanet etmiş gibi hissederim kendimi. Yarın anneme bir akrabasından para gelecekmiş, belki ilerleyen günlerde onun yanına yerleşebilirmişiz. Birazdan bunun hayalini kurarak uyuyacağım bir hastane koridorunda.”

Ünlü Düşünür, o gün izinli ve okyanusu andıran nevresimin altında deniz kızı gibi uyuyor olan eşini rahatsız etmeden usulca evden çıktı. Kendisini oturdukları evin karşısında bulunan Yeşil adlı pastanede buldu. Pastane tamamen adını yansıtıyordu; her yer yeşil renk üzerine dekore edilmişti. Birer tane patatesli ve zeytinli poğaçanın yanında kayısılı kutu meyve suyunu alıp Vezir’in ön koltuğuna yerleşti. Patatesli poğaçasından bir ısırık alan Bay Düşünür teybin düğmesine basıp kendisini Gaye Su Akyol’un o eşsiz sesine bırakıp, Abbas şarkısını dinleyerek Emniyet Müdürlüğüne doğru bir hayli hızla gitti.
Büroya geldiğinde Bulut ve Çiçek masalarında hazır olan dosyalarıyla bekliyorlardı. Ünlü Düşünür:
-Hadi odama gelin. Şu konuyu açıklığa kavuşturalım, bizden önce Müge Anlı olayı çözecek diye çok korkuyorum.
Her iki yardımcı da cümlesini gülerek bitiren Ünlü Düşünür’ün aslında ironi yapmak istediğini çok iyi anlamıştı ve ister istemez ikisi de kendini tutamamış, gülmüşlerdi.
Bulut hemen dosyayı amirinin masasına bırakıp:
-Amirim ahraz adamın evinin çevresini araştırdım, civardaki insanlara fotoğrafları gösterip kadınları sordum, son zamanlarda garip bir şey olup olmadığını sordum ama Sefa Tiğ’in evi mahallenin dışında, ıssız, tenha bir alanda ve müstakil bir ev olmasından ötürü kimsenin dikkatini çeken bir olay olmamış.

Röportaj "KAYİDER" -Blog Olan Kuruntular-

Kayseri Hayvan Hayatı İyileştirme Derneği

Soru 1-) Öncelikle derneğiniz hakkında konuşarak başlayalım. Derneğiniz ne zaman kuruldu? Nasıl bir amaç doğrultusunda bu oluşum meydana geldi?

Cevap 1-) Derneğimiz resmi olarak 15.03.2017 tarihinde kurulmuştur. Fakat sokak beslemeleri ve sahiplendirmeler gibi aktivitelerimiz yaklaşık 6 ay öncesinde başladı. Fiilen derneğimiz 6 ay öncesinde aktif olarak projelere başladı diyebiliriz. Derneğimiz insanlara bu dünyada sadece kendilerinin yaşamadığını yaşamımızı paylaştığımız hayvan dostlarımızın da insanlar kadar özgür yaşamaya hakkı olduğunu göstermek, bakıma muhtaç hayvanlara yardım edilmesi gerektiğini ilke edinmiş resmi kişi ve kuruluşlara destek veren bir dernektir.

Soru 2-) Bu derneği kurduğunuz zamanlarda zorluklarla karşılaştınız mı?

Cevap 2-) Dernek kurmak için resmi işlemler ve insanlar arası iletişim kurma konusunda herkesin yaşadığı sıkıntıları yaşadık. Fakat ekip arkadaşlarımız ve hayvan severler sayesinde birlik içinde bu zorlukları aşmayı becerdik.

Soru 3-) Kayseri halkı tarafından nasıl bir tepki alıyorsunuz? İnsanların size yardımları oluyor mu?

Cevap 3-) Kayseri halkı için genel konuşmanın doğru olduğunu sanmıyorum. Fakat parkta köpek gezdirirken bile bizlere sataşan insanlar olabiliyor. Bu tür tepkilere karşı asla olumsuzluklara kapılmıyoruz. Bu tepkilerin yanı sıra çok olumlu yaklaşan gönülden destek veren insanların olması da bizi çok mutlu ediyor. Hayvan hakları konusunda halkımızın bilinçlenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Evet insanlar bize ellerinden geldiğince destek oluyorlar. Maddi manevi bize yardımcı olan insanlara teşekkür ediyoruz.

Şiddet -Songül Yaşar-

Şiddet...
Yıllardır çeşitli gazetelerde, dergilerde ve bloglarda yazılar yazıyorum
En çok kaleme aldığım konulardan birisi de elbette ki şiddet
Belki de ülke çapında çok yazı yazılan konudur(?)
Yıllardır yazılıp çizilmesine rağmen ne yazık ki sadece yazılarda kalıyor şiddet konusu
Ne zaman adam gibi bir yasa çıkar, ağır cezalar falan gelir, anca o zaman olur şiddette azalma.
Çünkü her şey şiddete odaklı.
Kan davaları, namus cinayetleri, kadına şiddet, taciz, tecavüz, gençler arasında çıkan arbedeler, saçma sapan ne idüğü belirsiz kavgalar...
Buz dağının görünür yüzü doğrudan şiddet
Bir de psikolojik şiddet boyutu var bunun
Gel gelelim şu var ki şiddetin hiçbir türlüsü kabul edilemez...

Sana Aşık Olarak Doğmuşum Ben -Özgür Çetin-

Sana aşık olarak doğmuşum ben,

Kemiklerimde, boyun tiklerim de ve

Soğuk suların, zemberek tik takları da dahil,

Hep seni büyütmüşüm içimde.

10 Mart 2017 Cuma

Japon Balığı [1. Bölüm] -Delikadir-

-1. Bölüm-

“Merhaba günlük. Bugün çok kötü bir gün geçirdim. Annemle babam kavga ederken öğrendim ki; babam kumarda evimizi ve bütün paramızı kaybetmiş. Valizini toplayıp bizi terk edip gitti, giderken ona tek bir kelime bile söyleyemedim. Kimseye derdimi anlatamıyorum, bir tek sana söyleyebiliyorum. Bundan sonra annemle bir başımıza ne yapacağız? Gerçekten çok korkuyorum sevgili dostum. Bizim de en geç yarın sabah evi terk etmemiz gerekiyormuş. Belki de yarın günlüğümü bir parkın bankında uyumadan önce yazarım…”

İki aşık bu gece de evlerinde rakı masasında gözlerini birbirlerinden ayırmadan kadehlerini birbirine vurdu. Hemen sonrasında Derin Düşünür o güzel sesini sevdiği adamın kulaklarında gezdirip kalbine ulaştı. Birsen Tezer’in Di Gel Yanıma şarkısını söylerken son kadehlerini de masaya bırakıp birlikte yan odadaki yatak odasına geçtiler. Her gece yaptıkları gibi Derin Düşünür yatağa usulca girdi ve Ünlü Düşünür köşedeki koltuğuna oturup sonuna geldiği kitabı eline aldı. Oda çok büyük denemeyecek kadar büyüktü. Yere yakın bir yatak, açık mavi -okyanusu anımsatan- bir nevresim vardı, duvarların her birinde farklı renkler vardı odanın içi gökkuşağı gibiydi. Hayatlarını temsilen rengarenk bir odaydı ve duvarlarda hiçbir şey asılı değildi. Karanlık odada tekli koltuğuna oturan Ünlü Düşünür sadece kendisine yanan gece lambasını açtı. Turgenyev’in Babalar ve Oğullar kitabını sesli bir şekilde okumaya başladı. Ünlü Düşünür’ün fazlasıyla tok ve etkileyici bir sesi vardı. Derin Düşünür ise aşık olduğu, hayatını adadığı adamı hem izliyor hem de dinliyordu ve her gece kalbinin sesine ulaşarak uykuya dalıyordu.
Ünlü Düşünür, Ankara Emniyet Müdürlüğü’nde Cinayet Büro Amiri olarak görev yapıyordu.

YAPMA KADIN! -Hexa- [Takipçilerimizin Kuruntuları]

Yapma Kadın!

Yapma! Severim. Öyle bir severim ki şaşarsın. Ağzıma giren saçlarını severim mesela. Boynumu çizen tırnaklarını. Bir nefes kadar yakın oluşunu ama uzak duruşunu severim. Güzel ahlakını severim. Ama sevmekten korkarım. İncitmekten, kaybetmekten korkarım. Sonsuza kadar sürmeyecek oluşundan korkarım. Ne kadar doğru bilmiyorum düşündüklerim. Umursuyor muyum onu da bilmiyorum. Cevap vermeyişim istemediğimden değil. Kim istemez göğsünde yatan kadının sıcaklığında huzur bulmayı? Bence bir erkeğin en mutlu olduğu andır işte o zaman. Bir kadının omzunda yattığı an. Göklerin altında her şeyin bir zamanı var. An bu an belki. Belki gelecek. Belki hiçbir an değil. Yine de yaşamaktan korkmamak lazım.

45 SANİYE -Kabasakal-

Saat 03.02 17 Ağustos 1999...
Hayatımın en uzun 45 saniyesi...
          Düzce'de fındık zamanı köye gitmiştik. Annem o zamanlar kardeşime 6 aylık hamileydi. Tabi hamile haliyle fındık toplamaya değil de orada ki eş dostla beraber eğlence olur gibisinden onlara katılmıştık. Yaklaşık 1 haftadır falan oradaydık. Gündüz herkes fındık topluyor akşam da hep beraber toplanılıp sohbet muhabbet ediyorduk.       Bizde tabi çocuk halimizle köyde yeşillikler arasında koşturup duruyorduk. Bir gün güneş tutulması gerçekleşti. Depremden tam 2 önce. Köyün yaşlılarından bir teyze vardı adını hatırlayamıyorum. Köyün büyüklerinden bilgili birisiydi. Geçen yılların ona çok şey kattığı belliydi. Yüzünde ki her kırışıklık sanki daha önce yaşadığı bir olayın onda bıraktığı bir iz gibiydi. Biz çocuklara her akşam hikaye anlatırdı. Çocuk aklımızla adeta bilgeliğini bize aktarırdı. Güneş tutulması olduğunda da bize sakın bakmayın yoksa kör olursunuz diye takılmıştı.

I'm -Efdaş-

Ben;
Ellerine yapışıp,
Dudaklarını tutmayı,
Gözyaşlarının kahkahalarını, istedim…

Ben;
Kulaklarına sarılıp,
Ellerimi çevirip sana şükretmek,
Küfürlerimde açan çiçekleri görmeni, istedim…,

Her Şeyi Bilinçli Yapın -Aylak Bir Adam-

Neden duruyorsun ki? Hayallerin yok mu senin? Dünyanın en basit problemi olan para ile mi cebelleşiyorsun? Bırak bu palavraları. Cesaretim yok de. Açık ol. Ben hala kendime diyorum; Cesaretsizsin Coşku. Hala istediğin hayatı yaşamıyorsun. Hiçbir engel yokken birde.

Geçen ay yurt dışında olduğum için yazı yazamamıştım. Çok güzel anılar biriktirdim. Yine her zaman olduğu gibi efsane dostlar edindim. Doyasıya eğlendim, gezdim, gördüm, geldim. Her şey muhteşem geçmedi tabi ki. Yolda kaldım, yağmurda 1 saat otostop çektim, otostop çektiğim araç benden para istedi ama İngilizcesi olmadığı için anlaşamadık kaçmaya çalıştım kaçamadım mecbur para verdim ama her şeye rağmen çok güzel günler geçirdim. Hiçbir zaman vazgeçmedim. Vazgeçmeyeceğim.